24 Ekim 2010 Pazar

tempoyu artırdık :)

bu haftaki pred dersinde yine eğlencenin dibine vurduk :P
derse bir ekip çalışmasıyla başladık, ortak bir rakibe karşı organize olabilme, panik yapmadan akıllıca taktikler üreterek başarılı olma gayreti içerisindeydik.nitekim paniklediğimiz, heyecandan kitlendiğimiz anlar olsa da bu çalışmada başarılıydık diyebilirim. Bir sonraki oyunumuz ise diğerine benzese de aslında mantalite olarak iki oyun oldukça zıttı. İlkinde hocamızı sandalyeye oturtmamaya çalışırken bir ekip çalışması yapmamız gerekiyordu, birbirimizin arkasını kollamamız gerekiyordu, ikinci oyunda ise "ben oturayım da sandalyeye kim ayakta kalırsa kalsın" düşüncesindeyik ve haliyle herkes kendi başının çaresine bakmak durumundaydı. ikinci oyuna katılımın daha fazla olduğunu gözlemledim bunun iki nedeni var aslında, birinci hatta en temel sebeb kural gereği hereksin sandalye değiştirmesi gerekiyordu dolayısıyla herkes hareket etmeliydi. Bana göre diğer sebepse ikinci oyunda sadece kendimizi düşündüğümüzden kimse işi başkasına yıkamadı. Yani demek istediğim ilk oyunda boş sandalyeye hocadan önce oturmaya çalışmayan sadece oturduğu sandalyeyi boşaltmamaya çalışanlar olmuştur mutlaka ama bu arkadaşlar ikinci oyunda kalkmak zorunda oldukları için oyuna dahil oldular. Böyle yazınca arkadaşlarımı sertçe eleştirmiş gibi görünmüş olabilirim ama benim amacım o değil, sadece gördüklerim doğrultusunda birinci oyun ve ikinci oyunu kıyaslamak istedim.
Altı kişilik gruplar halinde yaptığımız çalışma ise adeta zamana karşı bir yarıştı, hızlıca bi olay belirleyip onu sahnede oynamaya çalışmak gerçekten zordu, bu oyun için benim şöyle bi fikrim vardı ama arkadaşlarımı ikna edemedim. lisedeyken tanık olmuştum bu fıkra tadındaki olaya. aynen aktarıyorum.

sınıf hocası: sınıf başkanı seçmemiz lazım, adaylar çıksın tahtaya.
(kimse aday olamak istememktedir)
sınıf hocası: ee nasıl seçeceğiz o zaman sınıf başkanını ?
sivzi zekalı bir öğrenci : hocam herkes bi kağıda başkan olmasını istediği kişinin adını yazsın, illa en fazla oy alan biri çıkar onu başkan yapalım :)
sınıf: fena fikir değil aslında
sınıf hocası: olur mu oğlum öyle, herkes istediğine oy atarsa bu sınıftan Banu Alkan'a bile oy çıkar.
sivri dilli bir öğrenci : yok hocam merak etmeyin siz oy kullanmayacaksınız :)))

o arkadaşın sonunu tahmin edebiliyorsunuzdur sanırım :)
neyse biz gelelim dersimize, 6 cümlelik  oyunu 6 kelimeyle tekrar ettik ve aynı şeyleri anladık ama önce 6 kelimelik oynayıp sonra aynı oynu 6 cümleye yaysak zannediyorum aynı şeyleri göremyebilirdik. şöyle tepkilerle karşılaşabilirdik "aaa bunu mu anlatmak istemiştiniz?"

ve bu haftanın en son ve en zor ama bir o kadar da eğlenceli oyunu hakkında konuşmak istiyorum. 4 kişilik gruplar halinde ama sürekli değişen grup üyeleriyle  konudan konuya atlamaya rolden role bürünmeye çalıştık. "değiştir" komutuna kadar herşey o kadar da zor değildi aslında,çünkü sıra gelene kadar bişeyle tasarlıyorduk kafamızda ama "değiştir" komutu olaya dahil olunca kafamızdaki planın yeterli olmayacağı aşikardı, mutlaka bir b,c,..., z planımız olmalıydı. hatta oyun esnasında gördük ki bu alternatif planlar da başarısız olabiliyordu zira heyecandan unutabiliyor veya bir önceki konuya takılı kalabiliyorduk. bazı arkadaşların "ee napıyoruz arkadaşlar bugün?", "noluyo lan burda?" gibi girişleri gayet akıllıcaydı, topu direk gruptaki diğer aradaşlara atarak en azından biraz zaman kazanmış oluyorlardı. En dikkat çekici giriş ise bana göre Yasemin'in  "baba be hamile kaldım" demesiydi. Bu girişi hafızama kazıyan aslında Ahmet'in verdiği tepkiydi; (Allah ne verdiyse tükürdü resmen :)) )
bu oyun sayesinde tecrübelerimizin de ne kadar önemli olduğunu anladım. gerek konu bulurken gerek bulunan konuya dahil olurken doğaçlama da yetersiz kaldığım konularda geçmiş yaşantılarım imda da yetişti. mesela daha önce okeye araran 4. kişi olmuşuzdur, yada arkadaşlarla 4 al 3 öde kampanyalarında ortak alışveriş yapmışızdır. Bunları direkt konu olarak belirleyebiliriz.Tecrübelerimizin bu oyunda  konuya dahil olma kısmındaki yardımına  ise şöyle örnek vereyim, arkadaşın biri "deprem oluyor masaların altında girin" diyerek gruba katılmıştı, ben de "ne depremi ya tren geçiyor ondan sallanıyoruz" diye karşılık vermiştim. bu olay daha önce başımdan geçmişti çünkü, yine lisedeydik, bir gece uyurken  oda arkadaşım beni deprem oluyor diye uyandırmaya çalıştı ben de "ne depremi ya tren geçiyordur, yat uyu" demiştim.çünkü kaldığımız yurdun hemen  karşısından tren yolu geçiyordu. birazcık daha uyuduktan sonra bu kez ben uyandım, bu sefer de ben arkadaşı uyandırmaya çalıştım "ali kalk gerçekten deprem oluyor" dedim. bu sefer de o aynı tepkiyi verdi. yine tren geçti heralde dedik yattık. sabah gazetelerden öğrendik ki gece 2 defa küçük şiddetli deprem olmuş :)))
bu haftalık bu kadar olsun çenem düştü sanırım, okuyanları da düşünmek lazım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder